22 Mart 2013 Cuma

Heyecan ve Tutku

Zaman zaman görüştüğüm dostlarımdan aldığım izlenimler, hayat hazinemde birikip tecrübe olarak istifade etmemi sağlıyor.

Peki ne öğreniyorum, öncelikle hiçbir zaman heyecan ve hırsımdan hiç birşey kaybetmemeyi, ve tüm olumsuzluklara rağmen hayata sımsıkı sarılıp mücadele azmiyle çalışmayı..

Hayatın her an iniş ve çıkıştan ibaret olduğunu aklımdan çıkarmamayı. Önemli olanın dar zamanlarda kendini kaybetmeden, kendine biçtiğin yüce misyon için kararlı adımlar ile yürümeye devam etmen.

Tüm olumsuzluklara rağmen eğer hala bir umut ışığını taşıyorsan kendinde, yolun çok uzak olmadığından emin olman.

En önemliside diri tutmaya çalıştığın tutku olsa gerek, seni heyecanlandıran ve daima ritimde kalmanı sağlayacak olan da tam da budur..

Yolunu çizip orada yürümeye devam et , unutma ışık çok uzakta değil....

(Leeds' ten York'a giderken..)

17 Mart 2013 Pazar

Liverpool Gezisi [İngiltere Notları]


Liverpool

Bir cumartesi sabahı orada olacak şekilde Liverpool’a otobüs ile gitmeye karar vermişim. Meşhur Liverpool dock'larini görmek ve resimler çekmek için yola çıktım tabii en önemlisi görmem gereken 'Albert Dock'in içinde yer alan başta Merseyside Denizcilik Müzesi, International Slavery Museum, Museum of Liverpool gibi yerler olmak üzere.. 

Tarihte köle taşımacılığı ve göçmenlerin Amerika, Kanada ve Avustralya'ya gemileri ile gitmesi için kullandıkları tarihi şehir olan Liverpool'u yakından görmek önemli bir heyecan hissi verdi bana.

Liverpool şehir merkezindeki binalar Manchester'da olduğu gibi estetik olarak gerçekten etkileyici ve bu saye de dünya kültür mirası listesine girmiş bile.

Liverpool, İngiliz imparatorluğunun büyümesinde önemli bir rol oynayan şehirlerden birisiydi. 18. ve 19. yüzyıllarda dünyanın deniz ticaret merkezi olarak dikkatleri üzerine çeken bir liman şehri Liverpool. Bu şehir, limanı ile köle ticaretinin merkezi olduğu kadar Kuzey Avrupa'dan Amerika'ya kölelerin ve göçmenlerin taşınması için merkez konumuna sahip olan bir konumdaydı.

Liverpool'u Armatörler (gemi sahipleri) ve Tüccarlar 18 yüzyılda üç köşeli ticaret sistemini uygulayıp bundan büyük servetler kazanmışlar; üç köşeli ticaret sistemi dedikleri ticaret döngüsü ise şu şekilde uygulanmaktaydı; 

 - Afrika'dan West India'ya (Karayipler) ve Amerikaya köle
-  Karayip'lerden ve Amerika'dan İngiltere'ye şeker, tütün, keten vs.
-  İngiltere'den Afrika'ya hafif sanayi mallarını içeren bir ticaret yolları sistemi. 

Bu ticaret sistemini geçmişte nasıl başarı ile uyguladıysalar, bugünde bunu modernize ederek dünya üzerinde belli "hub" dedikleri merkez konumunda limanlar saptayarak taşımacılığı çok yönlü olarak kullandıklarını görmek zor değil..

19. yüzyıl başlarında dünya ticaretinin önemli bir ayağı olan Liverpool çok önemli bir konuma sahip ve gelişmiş dokları ve limanları ile ünlüydü. Liman aynı yüzyılın içinde ve 20. yüzyıl başlarında Avrupa'dan Amerika'ya giden göçmenlere Transatlantik yolculuğunun başlangıç noktası olmuştur. Dünyanın yüzde 40 ve İngiltere'nin yüzde 80 köle ticareti Liverpool limanı üzerinde dönüyordu. Böylece, şehrin önemli bir finans merkezi olması sağlandı. Sadece 1830 ile 1930 arasında 9 milyon göçmen Liverpool üzerinden Yeni Dünya'ya (USA,Kanada (35 gün sefer süresi) ve Avustralya (10-17 hafta arasında sefer süresi)) gemiler ile taşındı.

İngiliz'ler Liverpool'da Köle müzesi açararak dünya'ya bir anlamda özürlerini göstermek istemilşer kanımca. İnsanların nasıl köleleştirildikleri ve köle ticaretinin boyutları hakkında size doyurucu bilgi ve belge sunuyor. Atlantik aşırı deniz ticaretinin önemli ayağı olan köle ticaretinin merkezi Liverpool'un özellikle seçilmesi ve böyle bir müzeye ev sahipliği yapması, geçmiş ile yüzleşme cesaretin göstermesi bakımından ders alınmalı. Daha öncede buna benzer Londra West India Dock tarafındaki Londra Dock Müzesinde köle ticareti hakkında önemli bilgiler veren bir yapıya şahit olmuştum...

Aynı zamanda İngiltere deniz ticareti hakkında notlar aldım,

Peki nedir bu notlar, buyrun..

 - 1800'lerdeki İngilterenin ilk 5 üründe ithalat ve ihracatını çıkardım:
ithalatı: 1-Sugar, 2-Coffe, 3-Corn (grain,flour), 4-Raw cotton ve 5-Tea

ihracatı:1-Woollen goods, 2-Cotton Yarn&Goods, 3-Iron & Steel, 4-Non Ferros Metals&Goods, 5-Linen Yards&Goods

- 1900'lerde ise;
ithalatı:  1-Corn (grain,flour), 2-Meat & Animals, 3-Raw Cotton, 4-Timber, 5-Raw Wool
ihracatı: 1-Cotton Goods, 2-Coal, 3-Iron & Steel,Coal, 4-Woollen Goods, 5-Machinery

- 2000'lerde ise;
İthalatı: 1-Road vehicles & parts ,2-Office machies & computer equipments, 3-Petroleum & petroleum products, 4-Miscelaneus manifectures, 5-Industrial machinery,
İhracatı: 1- Road vehicles & parts, 2-Petroleum & petroleum products, 3-Office machies & computer equipments, 4-Electric machinery, 5-Industrial machinery,

ilk pamuk ithalatını 1709'da yapan Liverpool, Bundan sonra;
1900'lerde İngiltere'nin %80 pamuk ihtiyacı Liverpool üzerinden geliyordu.
1810'da 46.000 ton şeker Amerika'dan ithal edildi,
1770'de 48.000 ton tuz ihracatı Liverpool'dan Amerika ve İrlanda'ya yapılmış
1900'de dünyanın sayılı limanları arasında olan Liverpool Sugar, Cotton, Timber ve Grain konusunda önemli bir liman olarak tarihte yerini almış

Örnek olarak; Liverpool limanı, 1939-1945 yılları arasında 75 milyon tonun üzerine yük elleçlemesi (Oil hariç) yapmıştır.

Müzeleri gezince çok farklı ve ilginç şeyler ile karşılaşıyorsunuz, Gemi adamlarının 1860'lerde ne ile beslendikleri ve 1960'larda ne ile beslendiklerini karşılaştırmalı bir liste size gösteriyorlar. Yiyecek türleri ve oranları belirtilmiş, gemilerdeki denizci hayatından size kesintiler sunulmuş ve gemi adamların evlilik yaşamları ile gemideki hayatları hakkında detaylı ve bir o kadar da ilginç bilgiler vermişler.

Bu toplumun diğer önemli özelliği olarak dikkatimi çeken kısmı; her şeylerini ölçerek, not ederek ve kıyaslama metodunu kullanarak sonraki kuşağa aktarmak yoluyla yapıyorlar. Batılıya göre Doğulunun en zayıf noktası ve farkında olamadığımız hastalığımız olarak bunlar desem abartmış olur muyum acaba !

Bu arada görünce benim çok şaşırdığım bir durum ile karşılaştım, Müzenin içinden bir bölme mutfak yapılmış. Evet gerçek bir mutfak içinde dolapları, lavabosu, buzdolabı, hazır yemekleri, meyve & sebzeler, çay, kahveler vs.. hemen hemen bir evin ihtiyacı olabilecek her şey var. İşin en ilginç yanı bunların hepsinin üstünde, yanında nereden geldiğini, yetiştirildiğini ve neyden meydana geldiğini gibi bilgileri olan sticker tarzı notlar yapıştırılmış.

Burayı hafta sonu tatili gibi düşünen İngilizler, çocuklarını yanına alarak piknik olarak gördükleri bu müzelere getirmeyi ve anlı - şanlı ! tarihleri hakkında bilinçlendirmeyi ihmal etmiyorlar...

Liverpool, Manchester, Portsmouth ve Londra başta olmak üzere gezdiğim tüm müzelerin ortak özelliği; müzelerin günümüz modern teknolojisiyle geçmişteki tarihi olayları size mükemmel bir şekilde aktarmasını sağlamaları, öğretici yanı ağır basan bu müzelere çocuklar ve gençlerin ilgi gösternesini sağlamak. Bu sayede kültür ve tarihlerini anlatma yolu olarak kullanmaları.
Ayrıca bu müzelerin hepsi ücretsiz, böylece insanlarıın vaktini değerlendirmeleri için teşvik edilmeleri sağlanıyor. (müzelerin hepsinin içinde market ve cafeleri var, müze gelirleri de buradan geliyor..)

1960'larda dünyayı müzikleri, saç kesimleri, giyimleri ve yaşamları ile etki altına alan ve dört genç olarak bilinen; John, Paul, George ve Ringo'dan oluşan meşhur Beatles Grubunun hikayesi de burada başlıyor. Liverpool bu grubun hikayesini anlatmanın yanı sıra ticaretini kullanmayı biliyor; anahtarlık, fincan, tişört, cd, kasket gibi birçok eşyanın üzerinde Beatles markası ile turistlere açılan bir pazara da sahip oluyor.

Liverpool'daki Katedral'da göz kamaştırıcıydı, 1904 yılında inşa edilen 189 mt uzunluğundaki bu katedral ingilterenin en büyük ve dünyanın 5.büyük katedraliymiş, Katedral'daki çanlar dünyadaki en ağır olanlarmış-(

Yolda tanıştığım emekli öğretmen Tony ile Liverpool tarihi hakkında sohbet ettik. Bana binalar hakkında ilginç bilgiler verdiği gibi birkaç binayı da özellikle gösterdi. Şehrin içindeki binaların çoğunun daha önce warehouse (depo/ambar)  olarak kullanıldığını söyledi, tabii binaları hala yaşayan canlı birer tarih olarak görebiliyorsunuz. 

Bu arada beni bir pub'a götürdü. İçinden resimler çektim ve hakkında ilginç bilgiler verdi. Daha önce bir kilise olan şehrin içindeki bu yer şimdi pub'a çevrilmiş -(
Bar'ın içine girdiğiniz zaman bunu rahatlıkla fark edebiliyorsunuz, Tony aile büyüklerin buraya ibadete geldiğini lakin şimdi kendisinin zaman zaman buraya içmeye geldiğini söyledi. ((Kuşak farkı dedikleri bu oluyor herhalde.

Liverpool'da akşam olunca barlar tıklım tıklım ve her yerde insanlar eğleniyor.. 
herkes mutlu ve hayat rutin görünüyor...)

Görülecek yerler konusunda tavsiyemdir;
Merseyside Denizcilik Müzesi
- Albert Docks
- International Slavery Museum-
- Museum of Liverpool
- Liverpool Cathedral (çok ihtişam verici)
- Town Hall
- Matthew Street
- The Beatles Story

Biraz uzun oldu ama normalde bunların her biri hakkında bir makale yazılabilir -:)




































Manchester Gezisi [İngiltere Notları]


Bu şehri gezip gördükten sonra, “Industriai Revolution” dedikleri gerçekliğin nasıl bir şey olduğunu anlamış oldum tam anlamıyla. Şehri gezip dolaşırken bu şehrin sıradan olmadığını geçmişten gelen o muhteşem yapılarını ve eserlerini koruduklarını görebiliyorsunuz.

Şehir 18 yy. başlarına kadar küçük bir yer iken, 18 yy. ortalarına doğru (1760) tekstil sanayi devriminin çok önemli olan ayağının bir merkezini oluşturuyor. Daha önce denizyolu ile Liverpool’a limanlarına boşaltılan yükler,  trenler ile şehrin merkezine taşınıyordu.  Maden ve pamuk başta olmak üzere her türlü yükün taşındığı trenlerin yerine 19 yy. yapılan kanallar sayesinde artık Liverpool’dan Manchester’a kadar gemiler direk gelebiliyorlardı. Böylece, daha ucuz fiyata ham madde getirmeye başladılar. ilerde Mancherster in sanayi devrimi hikayesi de böylece başlamış oluyordu.

Böylece, Manchester’in Dünyadaki ilk Sanayi devriminde öncü rol oynayan bir şehir olduğunu öğrendim. Sanayi devrimi döneminde dünyadaki en büyük dokuma & teksil pazarına sahip olan bir şehir. Halen Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika gibi ülkeler Manchester’a ait çarşaf, yastık ve havlu gibi ürünleri kullanmaya devam ediyorlar.

1863’te 108 tane dokuma tezgâhı ile Manchester üretimde pik noktasına ulaşmaya başladı. Pamuk ve yün’ün şehrin merkezine gemiler gelmesi ile beraber, dokuma tezgahı ve makinelerin icat edilmeye başlanmasını sağladı. Dünya’ya hazır tekstil malzemeleri satarak, büyük bir pazara ev sahipliği yapan bu şehir, dönüşümün önünü açtı. Dünyanın değişik yerlerine sadece tekstil ürünlerini değil aynı zamanda dokuma tezgâhlarını üretip-satışının yapılması beni şaşırttı.

18 yy. başlarında yapılan “Bridgewater Canal” dünyanın ilk “commercial canal” ı olarak tarihe geçmiştir. (Worsley den Manchester’e kömür taşımak için yapılmış bir hat).

Londra demir yolu garı dünyada ilk olduğunu ve bu alanın korunarak şuanda “Museum of Science and Endusrty” olarak hizmet verdiğini gördüm. Burayı gezip görmek için zamanımın çoğunu harcamama rağmen pişman olmadığı rahatlıkla söyleyebilirim. Müzeyi dört ana binaya ayırarak her binada size farklı sanayiyi tanıtıyorlar. Aynı zamanda o tarihten kalan Dokuma Tezgahları, Trenler, Tren Garı & Rayları, Lokomotif, Elektrik & Air Blast and Hot Air Engine, Oil Gas Power gibi birçok sanayi makine ve ekipmanlarını size gösteriyorlar. Dokuma tezgah ve makinelerin çoğunu çalışırken görüyorsunuz. 

Birbirinden bağımsız bir çok bilim ve endüstri dalını anlatacak şekilde, büyük hangar şekilde binalarda sergilenmiş eserlerden oluşuyor. Burada 1800-1900'lü yıllardaki sanayi devriminin teknolojik çalışmalarını gördükçe İngiltere'nin nasıl dünya devlerinden biri haline geldiğini daha iyi anlıyorsunuz.

Müzedeki Lokomotif ve Trenleri gördükten sonra, Manchester’in aynı zamanda Train-Lokomotif üretiminde önemli bir rol oynadığını ve G.Afrika, Tazmanya, Avusturalya, Hindistan gibi ülkelerde bu lokomotiflerin hizmet verdiğini öğrendim.

Liverpool-Manchester trenyolu ise dünyadaki ilk ticari demiryolu olduğunu, ilk tren ile yolcu taşımacılığın Manchester'dan Dalton arasında yapıldığını, dünyadaki ilk “free puclic library” in sahibinin Manchester olduğunu, dünyada meşhur Rolly-Royce'ın doğum yerinin Manchester olduğu, en iyi futbol kulüplerinden olan “Manhester United ve Manchester City"  in olduğu bir şehir olması gibi.. bir şehrin kimliği hakkında daha ne anlatılabilir ki...

Manchester Üniversitesi: Atomun ilk defa Rutherford tarafından parçalanması; ilk programlanabilir komputer, radyo astronomi bilimi kurulması bu üniversitede olmuş. Yirminin üzerinde Nobel ödülü sahibinin Manchester’den geldiğini öğrendikten sonra iyice şaşırdım – (.

Karl Marx’ın meşhur yoldaşı olan Frederic Engels’in babasının tekstil işi yapması dolayısıyla Manchester’de çalışmaya başlayan Engels,  dokuma & tekstil işçilerin durumunu görünce “The Condition of the Working Class in England (1845)” isimli eseri yazmıştır.

Rylands Kütüphanesi (John Rylands Library): Deansgate sokağında. 19 yy.da "dik-gotik" adı verilen mimarı stilde yapılmış hayli ilginç bir yapı, içinde çok kıymetli eski yazma eserler ve basım eserleri mevcutmuş. Manchester Universitesi tarafından idare ediliyor ve beli zamanlar da turist gezisi için halka açık.

City Library (Şehir Kütüphanesi): St Peter's Meydanında Şehir Konağının önünde. Yuvarlak özel bir kubbeli ve büyük sütunlu çok ilgi çeken mimariye sahip bir bina.

National Futboll Museum: Dünyanın en büyük futbol müzelerinden biri olan bu müze Manchester'da yer alıyor. Futbol tiryakilerin görmesi gereken bir yer.

Peki meşhur bu şehirde nereler görülmesi gerekir;
- Manchester Stadına bir ziyaret :)
- Museum of Science and Industry
- Town Hall
- John Rylands Museum
- Manchester Cathedral
- National Futbol Museum
- People's History Museum
- Heaton Park
- Albert Square

Manchester'i anlatmak zor ve zahmetli geldi......