5 Mayıs 2013 Pazar

İlim

İlim Tanrı'nın sırrını bile keşfedecek kadar ilerleyebilir, fakat din adamlarının nereden yediğini keşfedemez.
(Victor Hugo)

Afrika ve Ben/Biz


Geçenlerde tv ekranlarında afrikanın sosyal durumu ve toplum ile ilgili izlediğim bir belgesel bendeki Afrika ya olan özlemi tekrar hatırlattı. Bunun akabininde Edward Zwick isimli harward edebiyat mezunı olan amerikalı film yapımcısının 2005 yılında çektiği birçok ödüllü filmi olan Kanlı Elmas (Blood Diamond) filmini daha önce izlememe rağmen tekrar izlemekten kendimi alamadım. Bu sadece amerikalı gözü ile çekilmiş bir film değil, resmen gözümüzün içine sokarcasına bize gösterdikleri bir kirli tezgahın kurbanı oşan afrikalıların dramı.. Filmin konusu veya ne anlatmaya çalıştığı ile alakalı birşeyler yazma niyetinde değilim, bu filmin bana hatırlattıkları üzerinden birşeyler yazmak istedim.

Üniversite döneminden beri Afrika deyince heyecanlanır ve umutlanırdım, bunun arka planında Afrika ile ilgili okuduğum ve her daim kendimden birşeyler bulduğum bir coğrafya olmasının etkisinin olduğundandır diye düşünüyorum. İçinde bulunduğu yoksulluk, çaresizlik, iç savaş, gibi birçok soruna rağmen siyahi görünüşleri ile kaplı kara hayatlarında her daim gülümseyen bembeyaz dişler bana her daim güç ve ışık vermiştir, yıllarca sömürgeci güçlerce onlara dayatılan ve alternatif üretilmesine izin verilmeyen kahrolasıca bir hayata rağmen hala afrikalı gülümsemeye devam ediyorsa işte burada onların değil onları bu koşullarda kölleştiren beyaz adamın korkması gerekmezmi..! Güzelim bir coğrafya olan bu kıta kan, gözyaşı, acı, umut, şiddet, korku, yalnızlık, çaresizlik, yoksulluk, sahipsizlik ve bilinmemezliğin yoğrulmuş bir karışımı olarak tarihte yer edinmişyit, niye derseniz sebebi çoktur.. Kimbiliri belli tek suçlar siyahi bir toplum olmasıdır, eğer bu bir suçsa yaratanı suçlamak mı gerek acaba..! Orada her acının altında beyaz adamı aramanıza gerek yok, artık beyaz adamın yaptığı vahşetin daha kötüsünü onlara yaşatan kendi ırkdaşı ve soydaşı olanlar var... beyaz adamın yeryüzünde yaptığı katliam ve işkenceleri artık farklı görüyoruz, sahip oldukları modern akıl ! ve hayat tarzı ! ile kendilerine en güzel ve en iyisini layık görürken, diğer tarafta modern silah ve sistemler ile işledikleri cinayet ve katliamları bizlere çok farklı gösteriyor. Sahip oldukları basın ve medya güçleri ile bizleri bilgi kirliliği bombardımanı altında esir düşünceler altında bırakan kapitalist düzen ve işbirliği olan yerel ayakları ile bize istedikleri yöne çok rahat savurabiliyorlar...

Kısa bir süre önce döndüğüm İngiltere den farklı çapta bir sürü hayat tecrübesi yaşayarak ve öğrenerek geldim. Tabii ingiltere gibi yeryüzünün anasını ağlatan sömürgeci ve katliamcı bir devleti tarihte yaptıklatı ile düşünerek bu ülkeyi gezmek bana acı versede kalıcı önemli izler bıraktı. Ülkenin çoğu yerinde karşılaştığım, rastladığım, sohbet ettiğim afrikalı benim içimde taşıdığım umudu her seferinde hatırlatıyordu. Birçoğunun düzene kayıtsız olması ve mevcut koşullar altında gayattan zevk almaya bakması beni şaşırtıyordu, sürekli kendi kendime hayır bu senin düşündüğün afrikalı değil, sen düşlerinde her daim güçlü ve yarını değiştirecek düşüncesinde olan afrikalılar düşündü, umudunu diri tut onlara rastlayacaksın diye avuttum kendimi.

Ve ülke'den ayrılmadan önce kongo doğumlu, fransa da büyüyen çok iyi birer dost olduğumuz arkadaşımın evinde yalnız oturduğumuzda ona afrika hakkında duygu ve düşüncelerimi açtım, farkında olmadan onu üzdüğümü ve yarasına tuz serptiğimi farkettim. Konu ile ilgili konuşmak istemedi lakin ben üsteleyince ve ısrar ile afrikalı niye böyle, niye toplumu değiştirip dönüştürmüyorlar, sömürgeci beyazın tahakkümünden ne zaman kurtulacaklar ve diyah adam afrikada ne zaman gerçek bir devrim yapacak diye üsteleyince dostumun bana verdiği tepkiye şaşırdım. Henüz dört yaşındayken kongo daki iç savaştan dolayı zorunlu olarak ailesi ile beraber fransız sömürgesinde kurtulamayan kongo dan fransa ya göç etmişler, kongo daki iç savaşı anlatırken acı çekerek hüzünlendiğini farkettim, düşünmeden onu üzmüştüm.. Böylece afrika ile ilgili uzun bir sohbetimiz oldu, ülkedeki mevcut rejimin nasıl bir kukla görevi gördüğünü, fransa nın onay ve izni olmadan hiçbir şeyin yapılmayacağından bahsetti, belki biz bağımsızlığı kazandık diye düşünüyorsunuz dedi lakin kendileri ile aynı kaderi paylaşan birçok afrika ülkesi gibi beyaz adamın izni olmadan ülkede birşey yapamıyorsunuz..

Sohbetimizin sonunda bana lütfen ne olursunuz afrikalıya siz niye bu haldesiniz, niye isyan etmiyorsunuz veya niye bu düzeni değiştirmiyorsunuz gibi sorular sormayın ne olur dedi...bırakın afrikalı olan siyah adam düşünsün bunu, benim ve benim gibilerin sorunudur bu..ne sen ne başkası bizim için çok fazla birşey yapamazsınız, yeryüzünde eğer afrikanım kaderi değiştirilecek ise bunu anca afrikalı değiştirmek istediği zaman yapacaktır bunun oluşması içinde afrikalı hala düşünecek bilince varamamış ama ben nit afrikalı olarak inanıyorum ki birgün bumu başaracağız belki ben görmeyebilirim ama çocuğum veya torunum buna kesinlikle şahit olacaktır diye hüzünlü ve hırslı bit şekilde anlattı....

burada da bana sessiz kalmak düştü..

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Ahlakın tarifi

Eğer bir kimseye, sana teşekkür etsin veya Tanrı hoşnut olsun diye bir iyilik edersen, bir tür ticaret yapmışsın demektir. Fakat eğer iyi bir iş yapar da bir beklentiye girmez bir mükafat beklemezsen, ahlaki bir iş yapmış olursun. Eğer iyi bir iş yapar, zevk alır, hoşnut olursan, birincisinde ahlaki olur; ama diğer defalar, bu işi lezzet hoşnutluk hissetmek için yaparsan alışveriş olur.
(Kant)