Bu şehri gezip gördükten sonra, “Industriai
Revolution” dedikleri gerçekliğin nasıl bir şey olduğunu anlamış oldum tam anlamıyla. Şehri
gezip dolaşırken bu şehrin sıradan olmadığını geçmişten gelen o muhteşem
yapılarını ve eserlerini koruduklarını görebiliyorsunuz.
Şehir 18 yy. başlarına kadar küçük bir yer
iken, 18 yy. ortalarına doğru (1760) tekstil sanayi devriminin çok önemli olan ayağının bir merkezini oluşturuyor. Daha önce denizyolu ile Liverpool’a limanlarına
boşaltılan yükler, trenler ile şehrin
merkezine taşınıyordu. Maden ve pamuk
başta olmak üzere her türlü yükün taşındığı trenlerin yerine 19 yy. yapılan
kanallar sayesinde artık Liverpool’dan Manchester’a kadar gemiler direk
gelebiliyorlardı. Böylece, daha ucuz fiyata ham madde getirmeye başladılar. ilerde Mancherster in sanayi devrimi hikayesi de böylece başlamış oluyordu.
Böylece, Manchester’in Dünyadaki ilk
Sanayi devriminde öncü rol oynayan bir şehir olduğunu öğrendim. Sanayi devrimi döneminde dünyadaki en
büyük dokuma & teksil pazarına sahip olan bir şehir. Halen Avustralya, Yeni
Zelanda ve Güney Afrika gibi ülkeler Manchester’a ait çarşaf, yastık ve havlu
gibi ürünleri kullanmaya devam ediyorlar.
1863’te 108 tane dokuma tezgâhı ile
Manchester üretimde pik noktasına ulaşmaya başladı. Pamuk ve yün’ün şehrin merkezine gemiler
gelmesi ile beraber, dokuma tezgahı ve makinelerin icat edilmeye başlanmasını
sağladı. Dünya’ya hazır tekstil malzemeleri satarak, büyük bir pazara ev sahipliği yapan bu şehir, dönüşümün önünü açtı. Dünyanın değişik yerlerine sadece tekstil ürünlerini değil aynı zamanda dokuma tezgâhlarını üretip-satışının
yapılması beni şaşırttı.
18 yy. başlarında yapılan “Bridgewater
Canal” dünyanın ilk “commercial canal” ı olarak tarihe geçmiştir. (Worsley den
Manchester’e kömür taşımak için yapılmış bir hat).
Londra demir yolu garı dünyada ilk
olduğunu ve bu alanın korunarak şuanda “Museum of Science and Endusrty” olarak
hizmet verdiğini gördüm. Burayı gezip görmek için zamanımın çoğunu harcamama rağmen pişman olmadığı rahatlıkla söyleyebilirim. Müzeyi dört ana binaya ayırarak her binada size farklı sanayiyi
tanıtıyorlar. Aynı zamanda o tarihten kalan Dokuma Tezgahları, Trenler, Tren
Garı & Rayları, Lokomotif, Elektrik & Air Blast and Hot Air Engine, Oil
Gas Power gibi birçok sanayi makine ve ekipmanlarını size gösteriyorlar. Dokuma tezgah ve makinelerin çoğunu çalışırken görüyorsunuz.
Birbirinden bağımsız bir çok bilim ve endüstri dalını anlatacak şekilde, büyük hangar şekilde binalarda sergilenmiş eserlerden oluşuyor. Burada 1800-1900'lü yıllardaki sanayi devriminin teknolojik çalışmalarını gördükçe İngiltere'nin nasıl dünya devlerinden biri haline geldiğini daha iyi anlıyorsunuz.
Birbirinden bağımsız bir çok bilim ve endüstri dalını anlatacak şekilde, büyük hangar şekilde binalarda sergilenmiş eserlerden oluşuyor. Burada 1800-1900'lü yıllardaki sanayi devriminin teknolojik çalışmalarını gördükçe İngiltere'nin nasıl dünya devlerinden biri haline geldiğini daha iyi anlıyorsunuz.
Müzedeki Lokomotif ve Trenleri gördükten
sonra, Manchester’in aynı zamanda Train-Lokomotif üretiminde önemli bir rol
oynadığını ve G.Afrika, Tazmanya, Avusturalya, Hindistan gibi ülkelerde bu
lokomotiflerin hizmet verdiğini öğrendim.
Liverpool-Manchester trenyolu ise
dünyadaki ilk ticari demiryolu olduğunu, ilk tren ile yolcu taşımacılığın
Manchester'dan Dalton arasında yapıldığını, dünyadaki ilk “free puclic library” in
sahibinin Manchester olduğunu, dünyada meşhur Rolly-Royce'ın doğum yerinin Manchester olduğu, en iyi futbol kulüplerinden olan
“Manhester United ve Manchester City" in olduğu bir şehir olması gibi.. bir şehrin kimliği hakkında daha ne anlatılabilir ki...
Manchester Üniversitesi: Atomun ilk defa Rutherford tarafından
parçalanması; ilk programlanabilir komputer, radyo astronomi bilimi kurulması
bu üniversitede olmuş. Yirminin üzerinde Nobel ödülü sahibinin Manchester’den
geldiğini öğrendikten sonra iyice şaşırdım – (.
Karl Marx’ın meşhur yoldaşı
olan Frederic Engels’in babasının tekstil işi yapması dolayısıyla Manchester’de
çalışmaya başlayan Engels, dokuma &
tekstil işçilerin durumunu görünce “The Condition of the Working Class in
England (1845)” isimli eseri yazmıştır.
Rylands Kütüphanesi (John Rylands Library): Deansgate
sokağında. 19 yy.da "dik-gotik" adı verilen mimarı stilde yapılmış hayli ilginç bir yapı, içinde çok kıymetli eski yazma eserler ve basım eserleri mevcutmuş. Manchester
Universitesi tarafından idare ediliyor ve beli zamanlar da turist gezisi için
halka açık.
City Library (Şehir Kütüphanesi): St
Peter's Meydanında Şehir Konağının önünde. Yuvarlak özel bir kubbeli ve büyük
sütunlu çok ilgi çeken mimariye sahip bir bina.
National Futboll Museum: Dünyanın en
büyük futbol müzelerinden biri olan bu müze Manchester'da yer alıyor. Futbol
tiryakilerin görmesi gereken bir yer.
Peki meşhur bu şehirde nereler görülmesi gerekir;
- Manchester Stadına bir ziyaret :)
- Museum of Science and Industry
- Town Hall
- John Rylands Museum
- Manchester Cathedral
- National Futbol Museum
- People's History Museum
- Heaton Park
- Albert Square
Manchester'i anlatmak zor ve zahmetli geldi......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder